Kimim ben?
MEGAYAT MUTFAKLARI
Hani derginizin sayfalarında sereserpe denizlere uzanmış gördüğünüz o milyon dolarlık bebekler var ya, elbette ki megayatlardan söz ediyorum, işte onların içinde yaşıyorum ben!
Hayır, milyon dolarlarım olduğu için değil. O Süper bebeklerin sahiplerine, teknelerin ihtişamına yakışır, şık, elegant ve son derece lezzetli yemekler yapmakla sorumlu bir şef olduğum için.
Evet ben bir Megayat şefiyim.
Büyüklüğü 50 metreyi aşan özel sahipli ya da charter dediğimiz, yine özel olarak kiralanan teknelerden bahsediyorum.
Çoğu insan bu yatların içinde nasıl bir yoğun çalışma hayatı olduğunu bilmez. Teknelerin meşhur marinalarda bir kaç gece durmasının devasa maliyetlerinden tut, sırf teknenin o sırada bulunduğu yarımkürede bir kutu çilek bulamadık diye uçak kaldırıp çilek getirmelere dek nasıl paralar harcadığımızı, nasıl kocaman dalgalar içinden geçerek okyanuslar aştığımızı, nasıl çılgınlıklara rastladığımızı ya da tam tersi nasıl bir ciddiyet içinde sertifika üzerine sertifika ekleyerek, eğitimlerden geçerek kocaman bir ekip olarak çalıştığımızı uzaktan kimse görmez.
Bundan böyle bu sayfalarda sizlere, her yönüyle insanı şaşırtan bu okyanuslar arası hayatı anlatacağım.
Tabi ki bir şef olarak da gittiğim meşhur kıyılardan, adını şimdiye dek hiç duymadığınız kentler ve marinalara, şimdiye dek hiç tatmadığınız yemeklere kadar yüzlerce örnekle süsleyerek..
Peki nereden başlayacağız?
Onu da Temmuz sayısında okuyacaksınız çünkü şefiniz şu an trene atlayıp Milano’dan Cannes’a doğru yol almak üzere!
Malumunuz, Cannes film festivali ve hemen ardından gelecek olan Monaco Grand Prix için otellerde kapıda nöbet tutan paparazziler ve çılgın hayran kalabalıklarıyla mücadele etmektense, işte bizim de içinde olduğumuz megayatlardan birini kiralayan bir Hollywood starı ya da bir film yapımcısına, ya da Grand Prix için gelen bir başka milyardere, güney Fransa’ya has tatlar yaratmak için. Kime yemek pişireceğimse şimdilik bir sır!
NISUAZ SALATASI:
Güney Fransa’ya ait tat demişken, en basit ama en çok bilinen bir salata tarifini sizinle tanıştırayım! Nisuaz salatası.
İtalyan ismiyle İnsalata Nizzarda, Fransız ismiyle Salade Niçoise
Neden hem İtalyan hem Fransız ismini yazdım? Çünkü konu biraz karışık. Nicoise demek, Güney Fransa’nın Nice şehrinin geleneksel yemeklerinden biriyim ben demek! Yani nicoise, Nice’li bir salata. Karışıklık ise şuradan geliyor: Nice şehri, savaş yıllarında bir süre italyanların hakimiyetinde kaldığından, bu salataya da Nizzarda demişler. Ancak salatayı icat eden İtalyan’lar mı, Fransız’lar mı, bu bir tartışma konusu. Aynı bizim Musakka Yunan mı, Baklava Türk mü tartışmaları gibi. Yemek kültürü hepimizden daha gezgindir diyerek bu konuyu saf dışı bırakalım ve tarife geçelim
İçindekileri görünce, bu kadar alakasız tat nasıl bir araya gelir diyebilirsiniz. Hatta her Türk gibi ben de yumurta ve balığı pek yanyana düşünemezdim ancak bir kez yediniz mi, bu tatlardaki dengenin müdavimi olacaksınız.
Bugünden itibaren tariflerimi okudukça anlayacaksınız ki nadiren ölçü-adet veririm ben. Göz var nizam var! Kaç kişiyseniz o kadar malzeme. Bütün mesele, hepsinin orantılı olması.
- Domates, mümkünse çeri
- Yeşil fasulye ya da Fransız fasülyesi
- Yeşil zeytin
- Kırmızı soğan (isteğe bağlı)
- Patates-mümkünse taze bebek patateslerden
- Ançuez
- Yumurta
- Taze ton balığı, olmazsa konserve ton
- Yeterli ölçüde karışık akdeniz yeşillikleri
Vinegre sosu:
3 ölçü Zeytinyağı-1 ölçü elma sirkesi ya da beyaz şarap sirkesi-1 diş ezilmiş sarmısak-1 tutam toz şeker.
Yapılışı:
- Domatesleri dilimliyoruz ya da çeri ise sadece ikiye bölüyoruz.
- Fasulyeleri kaynamış suda sadece 3 dk haşlıyoruz ve çok yumuşak olmaması için süzer süzmez soğuk suya atarak pişmesini durduruyoruz.
- Zeytinleri ikiye bölüp çekirdeklerini çıkarıyoruz.
- Kırmızı soğanı halka doğruyoruz.
- Patatesi haşlayıp domateslerle aynı boyuta gelecek biçimde dilimliyoruz. Bebek patateslerse sadece boydan ikiye bölmek de yeterli.
- Yumurtaları iyice haşlayıp patatesler gibi ikiye bölüyoruz.
- Ançüezleri konservesinden dağılmadan çıkarıyoruz, genelde yağa batırılmış konservede olurlar ama tuza batırılmışsa da fazla tuzundan arındırıyoruz.
- Bu malzemelerin hepsini bir kaseye alıp karıştırıyoruz.
- Ton balığı filetosu tazeyse, az zeytinyağı ile ilk yüzeyini 50 sn, arkasını çevirip diğer yüzeyini ise 30sn pişiriyoruz. Taze ton çok pişmemeli, içi kırmızı kalmalıdır. Çok pişerse kedi maması gibi olur. Dilimleyerek şık bir şekilde salatanın üzerine yerleştiriyoruz. Ancak zaten konserve ton kullanıyorsanız, konserveyi açıp üste koyun gitsin. Yapacak değişik bir şey yok.
- Vinegre sosu için tüm malzemeleri karıştırıp salatayı kibarca sosluyoruz.
NOT: Sunum için özen göstermeniz, ançüezlerin dağılıp, diğer malzemelerin karman çorman olup yumurta ve patatesin açık renk yüzeyine bulaşarak salatanın bulamaç gibi görünmesini engellemek adına önemli. Bu nedenle şık restoranlarda tüm malzemelerin tabağın içine ayrı ayrı konulduğu bir sunum şekli dahi vardır.
Fransızlara selam çakarak Bon Appetite
Ya da
İtalyanlara selam çakarak Buon Appetito.
AYIN TEKNESİ
AORI
Bu köşede de ya içinde çalıştığım, ciğerine kadar, güvertesindeki tuza kadar tanıdığım tekneleri, ya da marinalarda yürürken aniden karşıma çıkan şahane ötesi ya da ucube, küçük ama sevimli ya da en komik isme sahip, ilgimi çeken tekneleri sizinle paylaşacağım. İşte ilki: Dört yıl boyunca üzerinde Akdenizi baştan aşağıya sağdan sola devamlı turladığım dev gibi değil ama çok keyifli, cool bir tekne! WALLY 80. İtalyan markası Wally’nin Luca Brenta imzalı, modern tasarımlı teknelerinden biri ancak 80 feet olarak ilk yapımdır AORI. Ah ahh, yelkenlerinin dili olsa da konuşsa.