Il Ristorante Trussardi Alla Scala
Direkt konuya gireceğim. Ristorante Trussardi Alla Scala. Milano’nun kalbinde, dünyanın en meşhur opera binalarından biri olan La Scala’nın tam yanında, İtalyancada “merdiven” yani Scala meydanı anlamına gelen “Piazza della Scala”ya yüzünü vermiş eşsiz bir köşe.
Peki nedir burayı çekici kılan:
1) Michelin yıldızını her tabakta parlatan Chef Luigi Taglienti. Bu üne sahip bir restorandın mutfağını yöneten tecrübeli ama genç şef, menüsünü her malzemenin anahtar bir rol oynadığı belgesel filme benzetiyor. Oyuncularını seçerken mevsimsel ve en kaliteli malzemeyi kullanıyor. Rollerin dağılımını yaparken de genlerinden gelen geleneksel yöntemleri çağdaş tekniklerle birleştiriyor. Bence onun elinden bu profesyonellikte çıkan tabaklar, belgeselden ziyade sanatsal bir filme dönüşüyor.
2) Restoran üst katta ama aynı zamanda Trussardi Cafe isminde bir giriş kata sahip mekan. Cafe derken, Milano’nun önemli yüzlerini görebileceğiniz şık bir bar. Yine genç ve yakışıklı Chef Stefano Portogallo’nun yönetiminde lezzetli ve şık yemeklerden oluşan bir başka menü. Her öğlen saat 13:00’ten itibaren öğle yemeği için dolup taşan mekan, her akşam da saat 19:00 sularında kalabalıklaşan, özellikle La Scala prömiyer gecelerinin başlangıç noktası. Milano’daki en iyi şarap ve şampanyaları bulabileceğiniz ve en kaliteli zamanı geçirebileceğiniz tek mekan olduğunu söyleyebilirim. Bunu size yaratan da her işin başında olan Luca Cinacchi. Barın başında olan Tommaso Cecca ve Caffe Trussardi ekibidir. Chef sözü!
3) Elbette ki 1911’den beri var olan marka Trussardi. İtalya’nın efsane ismi Nicola Trussardi’nin büyükbabası Dante Trussardi tarafından 1910 yılında kurulan marka Nicola Trussardi tarafından yıllar içinde geliştirilip büyütülerek bugünkü efsane yerini edinmiş. Avrupa’nın heyecan verici başarılı tasarımcılarından Ümit Benan’ın da bir dönem kreatif direktörlüğünü üstlendiği marka, aynı zamanda Nicola Trussardi Foundatiton adıyla varlığını sürdüren bir vakfa sahip. Bizim de İstanbul’da artık adını çok duyduğumuz “Contempotary Art” yani çağdaş sanatın Milano’daki bir numaralı destekçisi. Üstelik elde ettiği geliri de çağdaş sanatı desteklemeye ve genç sanatçıların gelişimine harcayan bir oluşum. Bunca bilgiden sonra İtalya’ya gidip de Trussardi’yi es geçerek hala pizza ve tiramisu yeyip instagram’da fotograflarını paylaşan bir turist olarak kalmakta ısrar ediyorsanız lütfen görüşmeyelim! (Acımasız mı geldi? bazen acımasız olabiliyorum evet)
Bu yazıyı size Trussardi’nin barında, en hareketli günlerden birinde yazıyorum. La Scala operasının altındaki restorantta şeflerden biri olarak çalışırken de hep kendi aramızda aynı diyalogu gerçekleştirirdik. Yani “c’e la scala oggi?” “si ce!” Anlamı: Bugün Scala var mı? yani Scala’da gösteri var mı? Yani kalabalık mı olacağız, az mı çalışacağız anlamına gelen bu kilit soruyu kalabalığı görünce bu kez Tommaso’ya sordum. Cevap: Si c’e la scala!… Yani ben yazıyı yazarken Trussardi Bar’ın en keyifli zamanlarından birinde şampanyamı yudumluyor oluyorum. Ama siz bu yazıyı okuduğunuzda belki de okyanusun ortasında bir ıssızlıkta olacağım.
Çok yakında Atlantik okyanusunu aşıp Karayipler’e, belki büyük okyanusu da aşıp Hint okyanusuna gideceğim yeni teknemin içinde Chef olarak göreve başlıyorum. 72 metre bir Feadship! Siz yeniden okyanus ötesi deniz maceralarını okurken, o sırada Milano’daysanız Tommaso’ya benden mutlaka selam söyleyin. Arrivederci.