Lezzet peşinde
Yemek yapmak profesyonel bir iştir! Fakat esas olan yaşamak bir tutkudur! Yaşayacağınız yeri ve hayatı da ancak siz seçebilirsiniz. Ben denizleri seçtim ve bu ay Korint Kanalı geçişimi muhteşem bir
langusta tarifiyle taçlandırıyorum.
Geçen senelerde Korint Kanalı’nı yılda en az iki kez geçeceğimi söyleseler gülüp geçerdim sanırım. Çünkü bir yat şefi değildim.
‘Yemek yapmak benim için tutku’ ya da ‘hayallerimin peşinden koştum’ gibi klişe sözcüklerle süslenmiş bir yol değil gittiğim. Ben yaşama tutkusuyla hayatımı ve nerede var olacağımı seçtim. Özetle, hayatınızdan memnun değilseniz değiştirin derim. Zor değil diyemem ama imkansız asla değil. O yüzden Korint Kanalı’ndan geçip duruyorum! Kısmetse kışa Panama Kanalı’ndan yazarım size.
İyi de neresidir Korint? Adriyatik’i Ege’ye bağlayan insan yapımı ufak tefek bir kanaldır. Geçen sayılardan beni takip ettiyseniz sezona İtalya’nın Imperia Limanı’ndan başlamıştık. Yunanistan’a
varmadan önce Adriyatik Denizi’ni geçene dek yaptığımız yolculuğu bir denizci olarak değil ama denizlerde yaşayan bir şef diliyle anlatmıştım.
Yunanistan sularında sizi Korint’e varmadan önce Rio- Antirrio Köprüsü karşılar. Adı üzerinde Yunanistan’ın Rio kentini Antirrio kentine bağlayan bir köprü. Resmi adı ise bu köprü fikrini ilk öneren, dönemin Yunanistan Başbakanı Charialos Trikoupis’in adını taşıyor. Karadan gidildiğinde 400 kilometre olan yolu, bu köprüyle sadece 2 kilometre kat ederek aşabiliyorsunuz. Köprü, 2004 Olimpiyat Oyunları açılışına bir hafta kala
tamamlanmış. Biz köprüye vardığımızda Yunanistan saatine göre (Türkiye ile aynı) saat 07:00, İtalya’dan geldiğimiz için teknenin biyolojik saatine göre ise hâlâ 06:00 sularıydı. Sabah soğuğu yüzünden üzerime yelkenci montumu geçirip güverteye fırlamış köprünün fotoğraflarını çekerken bir yandan da internetten bu bilgileri kurcalıyordum. Bu iki arada bir derede de köprüyü geçmiş olduk zaten.
Geldik Korint’e. Korint’in tarihi elbette ki daha eski. Yapımı 1893’te tamamlanmış olan 6 kilometrelik kanal, Akdeniz’den gelip 400 kilometrelik dalgalı ve zorlu açık deniz yolunu aşarak Mora
Yarımadası’nın etrafından dolaşmanıza gerek kalmadan Ege’ye geçişinizi sağlar. Etkileyici yanı, o daracık geçişin ta kendisidir. Çünkü eni sadece 24 metre, derinliği ise 8 metredir. Yani bırakın gemiyi, büyük bir tekneyle de geçişi oldukça zordur.
Geçen yaz 43 metrelik bir Ferretti motoryat ile ilk geçişimi yapmıştım. Büyük bir motoryat olduğundan eni nedeniyle oldukça yavaş geçmiştik. Kanalın duvarlarına dokunabilecek kadar yakındık.
Bu kez ise bildiğiniz gibi bir Wally yelkenliyle geçişi tamamladık.
Önden de tender’ımız Wally Power 47 bize eşlik ediyordu. Kanalın darlığı ve duvarlarının yüksekliği hafif klostrofobik ve kasvetli bir duygu bırakıyor insanın üzerinde. Hız sınırı nedeniyle ağır ağır tamamladığımız 6 kilometrelik geçişin ardından artık Yunanistan’ın doğu sularındaydık.
Lezzetlerin ve kültürlerin benzerliği nedeniyle neredeyse Türkiye diyebileceğim Doğu Yunan Adaları’na doğru yol alacaktık.
İlk durağımız Atina
Atina ile ilgili ne yazık ki çok etkileyici turistik cümleler kuramayacağım. Çünkü Atina benim için artık Yunanistan’ın başkenti, kültür hazinesi ya da Akropolis olmaktan çıkıp Ege’ye geçen hemen
hemen bütün teknelerin yaptığı gibi Korint’ten sonraki durak yeri görevini aldı. Çünkü adalara geçtiğinizde büyük şehirlerde olduğu gibi istediğiniz her şeyi bulamayacaksınız, bulsanız da adalarda şehirlerdeki gibi büyük marinalar olmadığından açıkta duran teknenize, iyi bir servis botunuz yoksa taşımakta zorluk çekeceksiniz. Çünkü Yunan Adaları’nın çoğunu esir alan rüzgâr rahat hareket etmenize izin vermeyecek.
Geçen sene Korint çıkışı, Doğuş Marinalar Grubu’nun da ortaklığı olan Flisvos Marina’da duraklamıştık. Bu kez de Marina Zea’ya giriş yaptık. Zea çok daha ufak ancak yine içinde hareketli kafe ve barları olan, şehrin daha çok içinde hissettiren bir marina. Bana Kalamış Marina hissi verdiğini söyleyebilirim.
Dört gün konakladığımız Atina’da büyük alışverişlerimi tamamladım. Patronumun 82 metrelik diğer bir süperyatının şefine danışarak balık alışverişimi yaptım. (Atina’ya yolunuz düşerse; Pikounis Balık Marketi: +30 210 80 11 311)
Ertesi gün Yunan Adaları arasında en popüler olan Mikonos’a doğru yola çıktık… Ekim’de Mikonos rüzgârları ile sayfalarınızı uçuracağım ancak bu defa sözünü ettiğim büyük süperyatın şefi David Buchanan’ın langusta tarifini, kendi profesyonel anlatımıyla harfi harfine size aktarıyorum.
David, süperyat dünyasında bilinen bir isim. Genç ve zımba gibi olmasına rağmen kariyerine sığdırdığı başarılar dağ gibi. Britanya Kraliyet Ailesi’nin Edinburgh’daki
Hollyrood Sarayı, Baron of Lee Şatosu ve Microsoft’un kurucusu Paul Allen’in Fransa Provence’taki evi Villa Maryland,
onun özel şef olarak çalıştığı önemli yerlerden sayabileceklerimden bazıları.
Şimdi tarifimize bir bakalım.
Siyah zeytin tapenatlı langusta
Taze deniz ürünü dünyanın en leziz yiyeceği ancak onu iyi pişirmek deneyim, sabır ve pişirdiğiniz ürünü iyi tanımayı gerektiriyor…
Ana malzeme:
1 langusta ya da taze ıstakoz
(1-1,5 kilogram ideal boyut)
Salata için:
Yıkanmış ve kıyılmış karışık yeşillik
(roka, su teresi, bebek ıspanak)
Yeşilliği salata kurulayıcısıyla sularından arındırın, kıtır ve taze kalması için buzdolabında tIMG_3384utun.
Tapenat (provence usulü zeytin ezmesi):
24 adet çekirdekleri çıkarılmış zeytin
2 diş sarmısak
2-4 sardalya
2 yemek kaşığı kapari
Malzemeleri küçük bir robotta çekin ve 100 mililitrelik bir kabın üçte biri kadar kaliteli zeytinyağı ekleyin.
Garnitür için:
İnce kıyılmış taze kişniş
Amalfi limonu tuzu: Limon tuzu için dört Amalfi limonunu (veya başka tür taze limonları) soyun ve üç-dört gün bir havlunun üzerinde mutfak tezgahında kurumaya bırakın. Limonu mutfak robotunda çekin ve 250 gram iyi deniz tuzu ekleyin.
Yapılışı:
Öncelikle; büyük bir tencerede su kaynatın ve kıyılmış soğan, iki havuç, iki dal kereviz, iki diş sarımsak, ikiye bölünmüş bir limon ve bir pırasa ekleyin.Su hararetli bir şekilde kaynamaya
başladığında langustayı tencereye koyun ve kapağını kapatın. Tekrar kaynamaya başladığında zaman mutfak saatini kurun. 1 kilogram langusta için 5 dakika yeterli, eklenen her yarım kilo için üç
dakika ekleyin. Muhakkak mutfak saati kurun, fazla pişmemesi önemli.Süre tamamlandığında langustayı alın ve buzlu soğuk suya atın. Bu işlem pişmesini durdurur ve soyulmasını kolaylaştırır.
Önce bel kısmından başlayıp makasla keserek kabuğundan ayırıp özellikle etli bölümlerini çıkarın. Tabağa yerleştirdiğiniz yeşilliklerin üzerine koyun.Amalfi limon ve kişniş ile istediğiniz biçimde süsleyip ayrı bir kapta sos olarak zeytin tapenatla, oda sıcaklığında servis edin.
Soğuk ve Cloudy Bay gibi iyi bir Sauvignon Blanc veya Billecarte Salmon gibi iyi bir şampanya ile sunun.
Afiyet olsun…